Sarıkamış

  

SARIKAMIŞ

Birinci dünya savaşına girişimizin başında, 1914 Aralık ayının karakışında, Enver Paşa komutasındaki Doğu Ordusu doğu illerimizden ve Anadolu’dan da toplanan birçok insanımızla oluşturulan, eksik gedik teçhizatlı, paçavralı bir ordu karşısındaki Rus ordusunu imha etmek üzere hareket eden Türk ordusu Sarıkamış’a doğru hareket eder. 



Yiyecek ve cephanesini Rusların Sarıkamış’ta olduğunu düşündüğü genel depolardan karşılamayı düşünen Enver Paşa, aynı zamanda burayı birkaç gün içinde alabileceğini de düşünmüş, bunun için kısa yoldan Allah-û Ekber Dağları’nı aşmayı planlamış. Ancak ordusundaki askerlerin kendilerini dondurucu soğuktan koruyacak hiçbir levazımatı olmadığını hesaba katmamıştı. Nitekim daha Allah-û Ekber Dağları’nın eteklerindeyken binlerce donuk veren Doğu Ordusu komutanı Enver Paşa gözünü bürüyen Sarıkamış Fatihi ünvanı alma aşkı içinde, atı üstünde soğuktan, açlıktan ve yorgunluktan bitkin düşen askerlerinin bir dakika bile dinlenmelerine müsaade etmiyordu. Aksine; daha hızlı olunması emrini veriyordu. Sarıkamış’taki birliklerin komutanı Türklerin çok büyük bir orduyla geldiğini duyup geri çekilmeyi düşünmüş. Ancak ordusundaki birkaç subay buna engel olmuş. Çekilmeyi geciktirmişti. Allah-û Ekber Dağları’nı binlerce kayıp vererek ordusunun dörtte üçünü donuk veren Enver Paşa duraklamadan Sarıkamış’a çok yakın olan Çerkezköy’e girmiş. Gene dinlenmeden, bitkin ordu kalıntısını Sarıkamış önlerine sürmüş. Zaten yorgun ve sayıları iyice azalmış olan ordumuz, bir de Rusların güçlü mevzileriyle karşılaşılınca kıpırdayamaz hale gelmiş ve günden güne birçok evladını şehit vermiştir. Ancak Enver Paşa hepsini görmezden gelip askerlerini inatla Sarıkamış’a sürdü. Ruslar korktukları ordunun bir avuç milis olduğunu anlayınca, Türk askerlerimizi çevirmeye, böylelikle geri kalanları yok etmek için harekete geçtiler. Ancak Enver Paşa bunu görmezden gelip inatla Sarıkamış önlerinde durdu. Çembere alınan Türkler için kaçacak sadece bir yer kalınca, Enver Paşa bu kez kendi canının derdine düşmüş, komutayı Hafız Hakkı’ya devretmiş. Hafız Hakkı’yı generalliğe getirerek komutayı ona devredip, Karsın yolunu tutmuş. Hafız Hakkı elinde kalan bir avuç asker kalıntısına en kısa yoldan bu cehennemi terk etme emrini verdi. Buna rağmen sürekli İstanbul’a iyi haberler veren Enver Paşa, İstanbul’a geri dönmüş, yaşamına devam etmiştir.

Kitabın ana fikri: Bir komutan olarak biz, en iyi şekilde içinde bulunduğumuz durumu tahlil etmeli, birliğimizin imkân ve kabiliyetini bilmeli, bir tek erimizin bile çok kıymetli olduğunu unutmamamız gerekir.

Kitaptaki olayların ve şahısların değerlendirilmesi:

Enver Paşa: Gözünü bürüyen şan ve nam hırsından başka bir şey göremeyen, bu yolda her şeyi feda edebilen, kötü bir komutan.

General (Albay) Hafız Hakkı: Önceleri Enver Paşa gibi, ancak daha sonra durumun farkına varan zayıf bir kişilik.

Alman generali: Olan bitenin farkına varamayıp hiçbir faydası dokunmayan, askerlik vasıflarından yoksun biri.

Kitap hakkındaki şahsi görüşler: Bu kitap komutan olacak bizler için “işte ben böyle yapmamalıyım” dedirten faydalı bir eser.

Her Türk subayının ibretle okuması gereken bir kitaptır. Tarihimizin somut gerçeklerini yansıtan, rahatlıkla tavsiye edilebilecek bir yayın.

İdriscan DURU

 

Künye: İsmail BİLGİN, Sarıkamış – Beyaz Hüzün, Timaş Yayınları, 2016, ISBN: 9 789 752 633 568

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Deepseek ile birlikte Hızır (A.S.) ve Abdullah Öcalan arasında bir mukayese yaptık

Giriş Deepseek ile birlikte dini, siyasi, felsefi ve hukuki açıdan Abdullah Öcalan ile Hızır (A.S.) arasında benzerlik ve farklılıklar üzeri...